'' Yeni zamanlar istiyorum... Modern zamanlar istiyorum...''
Geçen gün, ağzımdan böyle bir söz döküldü. Ne demek bu ?!... Üzerinde birkaç gün düşündüm. Bayağı derin bir tefekkür oldu. Son yıllarda hayatımdaki birçok şeyden bıktığımı fark ettim. Her gün aynı sokak ve caddeden geçmek, eve her gün aynı yoldan gitmek, aynı insanları görmek ve onlarla aynı şeyleri tartışmak, son on yıldır birbirine benzer sorunların hayatımda tekrarlanıp durması, iş yapmaya üşenen insanların aynı bahaneleri ileri sürmesi vs...
Kıyafetlerim de yıllardır aynıydı. Giyim tarzımda hiçbir değişiklik olmamıştı. Gardrobumda miadını çoktan doldurmuş bir sürü giysi vardı ve ben, birçoğunu uzun zamandır giymiyordum. Uzun lafın kısası, tekrarlanıp duran her şeyden sıtkım sıyrılmıştı. İnsan bazen kendinden bile bıkıyor... ''Ne biçim hayatım var lan!! Ne biçim adamım!...
.....
Aslına bakılırsa, değişim denen şey, bende çoktan başlamıştı. Ama fark etmiyordum. Bunu anladım. Üniversite ve askerlik sonrası, toplamda dört yıl evde tembellik yapmıştım, hiç uyumadığım kadar uyumuştum. Gezdim, tozdum, yedim, içtim. Öyle bir hayattı ki, sanki hiç amacım kalmamıştı... Tatlı Hayat... Lale Devri, İkinci Bahar... Bu sıfatlara tam denk düşen bir yaşantım vardı. Keyif, konfor, rehavet, eğlence, zevk, sefa, sefahat, şaşaa ve debdebe, su gibi para harcamak, kızlarla gezmek... İşimi- gücümü ihmal etmiştim. Sonrası kolayca tahmin edilebilir... Ekonomik kayıplar, parasal sorunlar, sosyal ve bireysel hayattaki çalkantılar birbirini izledi... Bu arada bazı travmatik olaylar yaşadım ve sarsıldım.
Değişim de ondan sonra başladı. Bu hayatın böyle gitmeyeceğini, bir şeyler yapmazsam, sonumun felaket olacağını sezmiştim. Ne yapmalıydım ? Nereden başlayabilirdim ?
Önce şunu düşündüm= Osmanlı, Lale Devri' ni yaşadıktan sonra, çöküşe doğru hızla gitti... Yani Lale Devri aldatıcıdır, dikkat edilmezse, sonu iyi olmaz. Hayatımı ve günlük yaşantımı düzenlemem ve disipline etmem gerektiğini düşündüm.
İlk girişimim, eskiden olduğu gibi, erken kalkmaya başlamak oldu. Aslında değişim sürecinin özeti, eski güzel alışkanlıklarımı, kaybettiğim değerleri tekrar kazanmak olarak açıklanabilir. Erken kalkınca, çay ve kahvaltı da erken bitiyordu ve yapmak istediğim şeylere daha fazla zaman kalıyordu. Sonra evdeki aletle mekik çekmeye başladım. Sporu biraz olsun, hayatıma sokmuştum. Günü daha uzun yaşıyordum. Mesleğimle ilgili iş görüşmelerim ve ziyaretlerim oluyordu. Edebiyat, sanat, tarih vs. üzerine yazılar ve makaleler kaleme almaya başlamıştım. Elime biraz para geçince, gardrobumu basit ve işlevsel kıyafetlerle yeniledim. Çaydan şekeri çıkardım. Şekersiz çay içmeye; kahvaltıda hurma, kuru incir, kuru kayısı, çavdar ekmeği yemeye başladım. Kendimce sağlıklı beslenmeye merak sarmıştım. Vücut temizliğime önem veriyor ve saç, diş, tırnak bakımını, yıkamasını yapıyordum.
Burada duralım. Dikkatinizi bir şeye çekeceğim... Bu denli değişiklikler arasında ikisi vardı ki, sadece onları yapmam bile, insanların, benim hayatımda bir Fransız İhtilâli ve Atatürk Devrimleri benzeri bir olay gerçekleştiğini düşünmelerine neden oldu...
Şekersiz çay içmek ve erken kalkmak...
Evet, şaka gibi, değil mi ? Oysa bunlardan biri zaten eski alışkanlığımdı. Yani, bana göre çok basitti. Ama yaptığınız şeyler size sıradan gelse de, bazen dış dünyada büyük yankılar yapabiliyormuş...
Daha sonra şunu düşündüm= Herhangi bir konu ya da alanda uzmanlaşırsam, derinleşirsem, yetkinleşirsem iş hayatımdaki sorunları çözebilirdim. Bunun araştırmasını yaptım. Çocukluğumdan beri, parfüm ve güzel kokulara olan ilgimi ve merakımı fark ettim. Bir blog açıp, parfümlerle ilgili kısa yazılar, yorumlar yazmaya başladım. Sonra bugünlere geldik. Çevremdeki insanlar, bugün beni parfüm uzmanı olarak görmekteler. Olumlu- olumsuz birçok eleştiri geldi. Parfümlerle ilgili sorulan bütün sorulara cevap verince, bu konuda çok derinleştiğimi, bilgili olduğumu düşünmeye başladılar. Parfümle olan uğraşım insanların çok ilgisini çekti. Bana hayran oldular, beni saygı ve takdirle anıyorlar. Başlangıçta herkes, iş hayatımın ve kariyerimin sonlandığını, bu krizden çıkamayacağımı ve yitip gideceğimi düşünüyordu. Haksız da sayılmazlardı hani... Derin ve ağır bir krizden, bu denli ilginç ve sıradışı bir hamleyle çıkacağımı ve yükselişe geçeceğimi kimse öngörmemişti.
Bütün bu dönem, küllerinden yeniden doğan efsanevî Anka kuşunun serüvenini anlatır...
Parfümle olan uğraşımda ve yolculuğumda, karşıma çıkan üç parfüm, bana âdeta yeni bir yaşam felsefesi, dünya görüşü verecek denli, zihin ve imge dünyamda etkili oldu. Terre D' Hermes, Marc Jacobs Bang ve Comme Des Garcons Wonderwood... Bunlar gerçi çok mükemmel parfümler değildi. Ne var ki, ezberimi bozuyor ve bana bildiklerimden başka şey söylüyordu. Demek ki, yeni hayat tarzımın ve yeni düşüncelerimin temsilcisi ve koku düzeyinde yansımaları bu parfümler olacaktı. İşte tam bu sırada, o meşhur söz ağzımdan döküldü=
'' Yeni zamanlar istiyorum. Modern zamanlar istiyorum.''
Yukarıda saydığım üç parfüm, artık modern zamanları temsil edecekti. Bu parfümlerin hepsinin ortak özelliği, odunsu notalı- odunsu temalı oluşlarıydı. Yani, bu kokular dikkat çekici biçimde yoğun ve egzotik paçuli, vetiver, tütsü, sedir ağacı ve bazen reçine gibi notalara ağırlık vermekteydi. Odun ve ağaç kokuları birbirine karışıyordu. Sonra kimyon, karabiber gibi acı baharatlar önemliydi. Comme Des Garcons' ların genelinde muskat, pembe biber, hindistancevizi, yenibahar meyvesi gibi tatlı baharatlar vardı. Terre, hiçbir hayvansal nota barındırmıyordu. Sloganı doğadan gelen/ topraktan gelen- di. Doğada bulunan bütün mineraller ve toprak bazlı notalar ( çakmaktaşı, turunçgil, çiçek, vetiver...) Terre D' Hermes' i biçimlendiriyordu. Marc Jacobs Bang adlı parfümde, bu odun ve baharatlara bir de reçine katılmaktaydı.
Peki, bu parfümler bana neyi anlatıyor ?
Odunsu parfümleri modern parfümler olarak değerlendiriyorum. Bu kokular beni ilginç ve merak uyandırıcı mekânlara ve izdüşümlere götürüyor. Örneğin, devasa taş heykelleriyle ünlü Paskalya Adası' na, İnka, Aztek ve Maya gibi kadim Latin Amerika uygarlıklarına, Ankara' daki Cermodern Sanat Merkezi' ne vs... Veya bazen yağmur sonrası ıslanmış toprak kokusu, toprağa bulanan çürük portakal kabuğu, yanmış- yakılmış ve pus içinde kalmış ormanlar, tandırda odun ateşinde gözlemeler pişerken etrafa yayılan yanmış odunların kokusu gibi ilginç deneyimler yaşıyorsunuz.
Odunsu parfümler kişinin bilinç seviyesini yükseltiyor ve ona iyimser ve olumlu duygular aşılıyor. Bu parfümlerin farklı bir aurası ve benzersiz bir kokusu var. Çok mükemmel değiller ve olmaları da gerekmiyor. İnsana farklı ve özgün deneyimler yaşatıyorlar. Bence, en önemlisi budur. Yaşadığımız zaman ve ortamdan bizi soyutlayarak, bilmediğimiz ve vâkıf olmadığımız mekân ve boyutlara götürüyorlar. Ya da bazen an' da kalıyoruz.
Odunsu parfümler hayatımda sadeleşmeyi, basitleşmeyi başlattı. Daha az, ama daha öz, daha kaliteli şeylerle yaşamayı felsefe edinmemi sağladı. Yaşamıma konforla beraber disiplin, macerayla beraber düzen getirdi.
Hepimizin özlediği ve içinde yaşamak istediği dönemler vardır. Osmanlı ya da Selçuklu dönemi, 70' li ya da 80' li yıllar, asr-ı saadet devirleri... Ancak, artık geri dönüş şansımız kalmadı. O devirler aynen tekrarlanmayacak. Güzel, keyifli, konforlu ve mutlu yaşadığımız o eski şaşalı devirlere bir daha dönebilsek bile, o devirleri tekrar kaybetme düşüncesi bizi çok korkutur ve üzer. Bazı parfümler bizi o eski devirlere götürüyor. Ama bence, bunun pek bir anlamı kalmadı.
Geriye ne kalıyor ? Ben, modern odunsu parfümlerle yeni hazlar, keyifler, yeni heyecanlar yaşamak istiyorum. Anda kalıp, bugünü de yaşayabilirim. Gelecek tasarımı yapıp, bilmediğim, nüfuz etmediğim farklı boyutlardaki olguları da deneyimleyebilirim. Yeni iyidir. Değişim ve farklılık iyidir. Özgünlük ve zamansızlık iyidir. Kendimizi sınırları ve boyutları olmayan bir dünyaya, yeni keşiflere korkmadan hazırlayalım. Modern odunsu parfümler bizi özgürleştirecek...
Yeni zamanlar istiyorum... Modern zamanlar istiyorum...
Daha sonra şunu düşündüm= Herhangi bir konu ya da alanda uzmanlaşırsam, derinleşirsem, yetkinleşirsem iş hayatımdaki sorunları çözebilirdim. Bunun araştırmasını yaptım. Çocukluğumdan beri, parfüm ve güzel kokulara olan ilgimi ve merakımı fark ettim. Bir blog açıp, parfümlerle ilgili kısa yazılar, yorumlar yazmaya başladım. Sonra bugünlere geldik. Çevremdeki insanlar, bugün beni parfüm uzmanı olarak görmekteler. Olumlu- olumsuz birçok eleştiri geldi. Parfümlerle ilgili sorulan bütün sorulara cevap verince, bu konuda çok derinleştiğimi, bilgili olduğumu düşünmeye başladılar. Parfümle olan uğraşım insanların çok ilgisini çekti. Bana hayran oldular, beni saygı ve takdirle anıyorlar. Başlangıçta herkes, iş hayatımın ve kariyerimin sonlandığını, bu krizden çıkamayacağımı ve yitip gideceğimi düşünüyordu. Haksız da sayılmazlardı hani... Derin ve ağır bir krizden, bu denli ilginç ve sıradışı bir hamleyle çıkacağımı ve yükselişe geçeceğimi kimse öngörmemişti.
Bütün bu dönem, küllerinden yeniden doğan efsanevî Anka kuşunun serüvenini anlatır...
Parfümle olan uğraşımda ve yolculuğumda, karşıma çıkan üç parfüm, bana âdeta yeni bir yaşam felsefesi, dünya görüşü verecek denli, zihin ve imge dünyamda etkili oldu. Terre D' Hermes, Marc Jacobs Bang ve Comme Des Garcons Wonderwood... Bunlar gerçi çok mükemmel parfümler değildi. Ne var ki, ezberimi bozuyor ve bana bildiklerimden başka şey söylüyordu. Demek ki, yeni hayat tarzımın ve yeni düşüncelerimin temsilcisi ve koku düzeyinde yansımaları bu parfümler olacaktı. İşte tam bu sırada, o meşhur söz ağzımdan döküldü=
'' Yeni zamanlar istiyorum. Modern zamanlar istiyorum.''
Yukarıda saydığım üç parfüm, artık modern zamanları temsil edecekti. Bu parfümlerin hepsinin ortak özelliği, odunsu notalı- odunsu temalı oluşlarıydı. Yani, bu kokular dikkat çekici biçimde yoğun ve egzotik paçuli, vetiver, tütsü, sedir ağacı ve bazen reçine gibi notalara ağırlık vermekteydi. Odun ve ağaç kokuları birbirine karışıyordu. Sonra kimyon, karabiber gibi acı baharatlar önemliydi. Comme Des Garcons' ların genelinde muskat, pembe biber, hindistancevizi, yenibahar meyvesi gibi tatlı baharatlar vardı. Terre, hiçbir hayvansal nota barındırmıyordu. Sloganı doğadan gelen/ topraktan gelen- di. Doğada bulunan bütün mineraller ve toprak bazlı notalar ( çakmaktaşı, turunçgil, çiçek, vetiver...) Terre D' Hermes' i biçimlendiriyordu. Marc Jacobs Bang adlı parfümde, bu odun ve baharatlara bir de reçine katılmaktaydı.
Peki, bu parfümler bana neyi anlatıyor ?
Odunsu parfümleri modern parfümler olarak değerlendiriyorum. Bu kokular beni ilginç ve merak uyandırıcı mekânlara ve izdüşümlere götürüyor. Örneğin, devasa taş heykelleriyle ünlü Paskalya Adası' na, İnka, Aztek ve Maya gibi kadim Latin Amerika uygarlıklarına, Ankara' daki Cermodern Sanat Merkezi' ne vs... Veya bazen yağmur sonrası ıslanmış toprak kokusu, toprağa bulanan çürük portakal kabuğu, yanmış- yakılmış ve pus içinde kalmış ormanlar, tandırda odun ateşinde gözlemeler pişerken etrafa yayılan yanmış odunların kokusu gibi ilginç deneyimler yaşıyorsunuz.
Odunsu parfümler kişinin bilinç seviyesini yükseltiyor ve ona iyimser ve olumlu duygular aşılıyor. Bu parfümlerin farklı bir aurası ve benzersiz bir kokusu var. Çok mükemmel değiller ve olmaları da gerekmiyor. İnsana farklı ve özgün deneyimler yaşatıyorlar. Bence, en önemlisi budur. Yaşadığımız zaman ve ortamdan bizi soyutlayarak, bilmediğimiz ve vâkıf olmadığımız mekân ve boyutlara götürüyorlar. Ya da bazen an' da kalıyoruz.
Odunsu parfümler hayatımda sadeleşmeyi, basitleşmeyi başlattı. Daha az, ama daha öz, daha kaliteli şeylerle yaşamayı felsefe edinmemi sağladı. Yaşamıma konforla beraber disiplin, macerayla beraber düzen getirdi.
Hepimizin özlediği ve içinde yaşamak istediği dönemler vardır. Osmanlı ya da Selçuklu dönemi, 70' li ya da 80' li yıllar, asr-ı saadet devirleri... Ancak, artık geri dönüş şansımız kalmadı. O devirler aynen tekrarlanmayacak. Güzel, keyifli, konforlu ve mutlu yaşadığımız o eski şaşalı devirlere bir daha dönebilsek bile, o devirleri tekrar kaybetme düşüncesi bizi çok korkutur ve üzer. Bazı parfümler bizi o eski devirlere götürüyor. Ama bence, bunun pek bir anlamı kalmadı.
Geriye ne kalıyor ? Ben, modern odunsu parfümlerle yeni hazlar, keyifler, yeni heyecanlar yaşamak istiyorum. Anda kalıp, bugünü de yaşayabilirim. Gelecek tasarımı yapıp, bilmediğim, nüfuz etmediğim farklı boyutlardaki olguları da deneyimleyebilirim. Yeni iyidir. Değişim ve farklılık iyidir. Özgünlük ve zamansızlık iyidir. Kendimizi sınırları ve boyutları olmayan bir dünyaya, yeni keşiflere korkmadan hazırlayalım. Modern odunsu parfümler bizi özgürleştirecek...
Yeni zamanlar istiyorum... Modern zamanlar istiyorum...
Kendinize en uygun parfümü seçip, beğeniyle kullanabilirsiniz. Parfüm Testimize katılın. http://7nota1parfum.blogspot.com.tr/p/parfum-testi.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder